30 Mart 2020
İcra ve iflas takiplerinin ülke genelinde durdurulmasına ilişkin 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı (“Cumhurbaşkanı Kararı”) 22 Mart 2020’de yürürlüğe girmiştir. Cumhurbaşkanı Kararı “Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.” hükmünü havi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 330. Maddesi uyarınca alınmıştır.
Cumhurbaşkanı Kararı, 30 Nisan 2020 tarihine kadar tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasını, yeni icra ve iflas takibi başvurusu alınmamasını, hiçbir taraf veya icra takip işleminin tatbik edilmemesini ve ihtiyati haciz kararlarının icra edilmemesini öngörmektedir. Bunun yanında Cumhurbaşkanı Kararı nafaka alacaklarını kararın dışında tutmuştur.
Cumhurbaşkanı Kararı’nın yürürlüğe girmesinin ardından Adalet Bakanlığı da Cumhurbaşkanlığı Kararının ne şekilde uygulanacağını ifade eden bir genelge yayınlamıştır.
Cumhurbaşkanı Kararında ilgili her türlü taraf ve icra takip işleminden bahsedilmektedir. Taraf takip işlemi kavramı, icra prosedürünün tarafları tarafından yapılan işlemleri kastetmektedir. Kural olarak alacaklı ve borçlu icra prosedürünün doğal taraflarıdır. Bu bağlamda, alacaklı tarafından yapılan takip talebi, haciz talebi ve satış talebi gibi işlemler ile borçlu tarafından gerçekleştirilen ödeme emrine itiraz gibi işlemler taraf takip işlemi olarak gösterilebilir.1 Diğer taraftan icra organları tarafından gerçekleştirilen işlemler ise icra takip işlemi olarak adlandırılmaktadır. Ödeme emrinin düzenlenmesi ve haczin gerçekleştirilmesi icra takip işlemlerine örnek olarak verilebilir.
Olağan icra prosedürlerinin dışında, Cumhurbaşkanı Kararı 30 Nisan 2020’ye kadar ihtiyati haciz kararlarının da icra ve infaz edilmeyeceğini belirtmektedir. İhtiyati haciz işleminin infazı takip işlemi sayılmadığından2, Cumhurbaşkanı Kararı’nın ihtiyati haczin kararın kapsamında olduğunu özellikle vurguladığı anlaşılmaktadır. Belirtmek gerekir ki ihtiyati haciz kararı alınmasına ilişkin yargılama durdurma kapsamında değildir. Ancak bu şekilde alınacak bir karar icra ve infaz edilemeyecektir.
Kural olarak icra prosedürünün iki tarafı (icra organları dışında) bulunmaktadır: alacaklı ve borçlu. Buna karşın çeşitli sebeplerden ötürü üçüncü kişilerin de icra prosedürüne müdahil olması gerekebilmektedir. Örnek olarak, üçüncü kişinin malının haczi durumunda yapılan istihkak iddiasını verebiliriz. Bilindik bir başka örnek ise borçlunun alacağının haczi için üçüncü kişilere gönderilen haciz ihbarnameleridir.
Cumhurbaşkanı Kararı, üçüncü kişilere ilişkin işlemlere yönelik herhangi bir hüküm içermemektedir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Kararı amaçları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Birinci amaç, icra dairelerinin iş yükünün mümkün olduğunca hafifletilmesidir. İkinci amaç ise icra prosedürünün taraflarının korunmasıdır. Bu hususlar dikkate alındığında üçüncü kişilerin de karar kapsamında olmaları gerekmektedir.3 Nitekim Adalet Bakanlığının genelgesi icra ve iflas takiplerine ilişkin tüm sürelerin Cumhurbaşkanı Kararı yürürlükte olduğu sürece duracağını belirtmektedir; dolayısıyla üçüncü kişileri ilgilendiren süreler de bu kapsama dâhildir.
Burada önemli konulardan biri maaş hacizlerinin durumudur. Maaş haczi icra hukukunda özgün bir kurum olarak kendine yer edinmiştir. İcra dairesi tarafından borçlunun maaşı üzerine haciz konulduktan sonra borçlunun işvereni borç infaz edilene kadar borçlunun maaşından kesinti yapmak durumundadır.
Borçlunun maaşında işvereni tarafından yapılan kesinti icra işleminden ziyade muhafaza işlemi olarak kabul edilmektedir.4 Bu nedenle maaş haczi kapsamında kesinti yapılmasının Cumhurbaşkanı Kararının kapsamı dışında kaldığı ileri sürülebilir. Ancak İİK m. 330 hükmünün temel amacının borçlunun hakkını korumak olduğu unutulmamalıdır.5 Öte yandan, Adalet Bakanlığının genelgesi icra ve iflas takiplerine ilişkin tüm sürelerin durduğunu söylerken üçüncü kişilere ilişkin süreleri bunun dışında tutmamaktadır. Dolayısıyla, maaş haczi taleplerinin işverenlere gönderilmesi işlemleri ile işverenlerce kesinti yapılması işlemleri bu kapsamda durdurulmalıdır.
Cumhurbaşkanı Kararı tarafından öngörülen tek istisna nafaka alacaklarına ilişkindir. Bunun dışında işçi alacakları ile rehinli alacaklar gibi imtiyazlı alacaklara ilişkin işlemler de Cumhurbaşkanı Kararına tabidir.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Kararı özel hukuk borçlarının takibine ilişkindir. Kamu alacaklarının takibi 6183 sayılı Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun tarafından öngörülen farklı bir rejime tabi olduğundan, kamu alacaklarına ilişkin takipler Cumhurbaşkanı Kararı ile durdurulmamış ya da engellenmemiştir.
Bunun dışında, Adalet Bakanlığının Genelgesinde ifade edildiği üzere ihtiyati tedbir kararlarının icrası da Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında değildir.
İlaveten, yine Adalet Bakanlığının Genelgesine göre, icra daireleri Cumhurbaşkanı Kararı’ndan önce kendisine yapılan ödemeleri kabul ederek alacaklılara ödeme yapabilecektir.
Cumhurbaşkanı Kararı’ndaki tedbirlere uyulmaması durumunda, karara rağmen yapılan işlemlere karşı ilgili taraf icra mahkemesi nezdinde şikâyet yoluna başvurabilir. Konu kamu düzenine ilişkin olduğunda şikâyet süreye tabi değildir.
Yukarıdaki notumuza ilişkin herhangi bir sorunuz olması halinde bizlere her zaman ulaşabilirsiniz.
İletişim
Ece Güner |
Burçak Kurt Biçer |
Can Güner |